19 Şubat 2013 Salı

Öykü: Aslandis'in Kısrakları


Senenin bu ayinda böyle kar,böyle tipi, bu deli boran görülmüs sey degildir ama zaten Aslanidis'i de yaniltan dün sabah yola koyuldugunda Pozanlidere'yi gecerken gördügü acan ahlatlarin cicekleri , daglardan yüzüne vuran yarpuzlu kekikli rüzgarlarin kokusu bir de utangacca yüzünü gösteren günes olmustu. Yisos'un dirilmesi yakindir demek ki hem de zamani gelmistir diye düsündü. Her ne kadar anasi Altin, biraz daha beklesin diye cok ayak direttiyse de deli oglunun bir seyi kafasina koydu mu asla vazgecmeyecegini artik bildiginden Allah isini rast getirsin demekten baska bir caresi kalmamisti. Gecen haftaydi daha Büyük Perhizi karsiladiklari, hep birlikte Yakub'un avlusunda toplanmis ocaklari hazirlamis paskalyadan önce son kez eti kaynatmislar, kocamislarin, hatiri sayilanlarin ellerini öpmüs hayir dualarini almislardi. Allah kazancinizi artirsin, borcunuzu azaltsin, Panaya sirtinizda dursun, ermisler her daim yaninizda olsun canlar! Ogullariniza güzel gelinler kizlariniza huyu güzel gamberler nasip etsin. Daminizda islaylik olsun, kapinizdan bacanizdan seytanlar uzak dursun. Dara düsene Allah sahip cikar. Amin.

Amin ya amin dedi icinden Aslanidis, ne halt etmeye bu kahpe havaya güvendin de yola düstün odun kafa diye kendine söyleniyordu. Köye varmaya daha en az alti saatlik yolu vardi hava kararmaya baslamis orman iclerinden, derelerden kurtlarin ulumasini duyar olmustu. Tipiden ne önünü ne arkasini görebiliyordu, görebildigi en uzak mesafe üstüne bindigi kisragin hisirdaya hisirdaya soludugu burnuydu ve yokus yukari ciktiklari icin kisragin agzi köpük köpük olmustu. Yokusun basina vardiginda kurtlar hala uluyor ara sira orman iclerinden kendisini ayartip ormana cagiran cinlerin seslerini duyuyordu. Bes yasindan beri kendi köyleri Galinino ile ile dayisinin yasadigi daha dogrusu anasinin gelin geldigi köy olan Cermikli arasinda gidip geldiginden bu yollara yabanci degildi ama ilk kez bu kadar agir bir tipide yol aliyordu. Yokus basinda biraz soluklanmak icin durdu ve cevresi etrafinda dönmeye basladi. Evet yanilmamisti tepelerini secebildigi Aladagin asagisinda komsu köyleri olan Espili'nin tek tük ciliz isiklari görünüyordu. Demek ki dogru yoldaydi. Espili'nin isiklarini görünce birazcik ici ferahladi sanki arkadasi Mihayil'i görümüs gibi oldu köye dogru bakarken. Mihayil Espililiydi simdi ne yapiyordur kocakafa diye gecirdi icinden. Ne yapacak dedi anasi Hanim'in dizi dibinde oturmus kilim dokuyordur kilibik serseri dedi bir de yer tükürdü sanki seytanin adini agzina almis gibi, sanki bunlarin sorumlusu Mihayil'mis gibi. Bir an önce yola devam etmeliydi orman icinden karakoncoloslar, yesil periler, cinler uzaktan ona el ediyor gel gel diyorlardi.
*******************************************
Aslanidis'in anasi bir o yana bir bu yana gidip geliyor ara sira dama cikip bir sey görebilir umuduyla uzaklara bakiyordu. Akli biricik ogulcugunda kalmisti ama ne fayda ne laf dinler ne durdan anlar o zaman sessiz sesiz aglamaya basladi. Bir kocasi olsaydi evinin eri daminin diregi, bir oglu daha olaydi Aslandis'ine arka cikacak, o zaman ati kusanir beraber aramaya cikarlardi.Ama bu garipligi bu kimsesizligi ile kimden ne istesin? Ah ermisler ah mukaddesler ah kutlu anacim sen ogluma sahip cik kötülüklerden uzak tut diye sessizce dua ediyordu. Bu aksam köyün ileri gelenleri Dilsiz Simo'nun evinde toplanmislardi cünkü karisi besinci ogluna dogum vermis, ahali de ona göz aydinligina gelmisti. Köyün kaynanalari kaynatalari bugün hep Simo'un karisini konusuyordu.
-Allah seni inandirsin cancagizim, yarcanim su bizim dilsiz Simo'nun karisi mür ile vaftiz edilmis de eline Panaya'nin eli degmis sanki. Mubarek kadin, Nuh Peygamberin vasiyetini bir tek o tutacakmis gibi her dogurdugu oglan, her dogurdugu oglan. Isimleri ile bin yasasinlar usakciklar.

Epi topu köyde Isa'nin ümmeti yirmi iki hane olduklarindan bir dogum olmaya görsün. Hele bir de nevzat oglan ise dogum sahibinin evi ziyarethane gibi olur gelen giden hediyenin, takilan altinin hesabi olmaz. Semaver en az on kere dolup bosalmadan kimse bu aksam bana misafir geldi demez ,o kadar olur ki misafirlere cay ikram etmek icin potiri yetismediginden komsulardan potiri, seker oturacak sekilik getirilir.

Altin Hanim gözyaslarini basina bagladigi kalin salina silip damdan asagi indi. Simo'nun evinden gelen bagris cagris gözüne takilinca kendi tezgahinda keci yününden dokudugu heybeyi gözaydinligi olarak yanina aldi köy odasinin yolunu tuttu. Son kez acaba bir gelen varmi diye köyün girisine dogru bakmayi da ihmal etmedi. Odaya vardiginda hemen kendisine kadinlarin oturdugu divanda bir yer acildi. Köylü sagolsun Altin Hanim' a hem hürmet eder hem de severdi. Disarda tipi daha da siddetlenmisti, kurtlarin ulumalari köye kadar geliyordu, Simo'nun ortanca oglu Temo ocakliga daha fazla odun atmak disari cikip döndügünde kirpileri buz kesmisti. Temo'nun getiridigi odunlarin yarisini kücük kardesi kosturup elinden kapti beraberce ocakliga dogru sakalasarak bazen de odunlari birbirlerinin kafalarina vurarak atmaya basladilar. Hacivat-Kargöz sahnesi gibi sakalasmalari odadaki herkesi cok güldürdü. Bir tek Altin Hanim haric, o usuldan aglamaya baslamisti. Oglanlar yerine oturunca odada bir sessizlik oldu. Yasli kadinlardan biri arasira ic cekiyor bazilari da sessizce dua ediyordu. Konusulacak bir sey hatiri sorulacak yasli, munakasi yapilacak bir mesele de kalmadigindan odada ocakta yanan odunlarin hisirtisi ile Simo'nun babasi Mito'nun derin derin solumasindan baska bir ses yoktu. Arasira rüzgar siddetini artiriyor tas odanin gürgen kapisinin altindan odaya solugunu üfürüyordu. Odanin orta diregine asili lambanin isigi odaya dolan rüzgarin solugu ile sallaniyor duvara vuran titreyen alevler dans eden kücük seytan tasvirleri ciziiyordu. Uzaktan Keklikkaya taraflarindan bir kurtun ulumasi geldi ona Sirtalan'dan baska bir kurt eslik etti bu arada köyün köpekleri daha da hircinlasip onlar da ayni kurtlar gibi ulumaya basladilar, ahirda atlar da huzursuzlanmislar kuyruklarini sallaya salaya ayaklarini yere vuruyorlardi. Simo'nun babasi derin bir ic daha cekip "Gökteki atamiz bize sahipsiz birakma" dedi bir baskasi "bu nasil bir gecedir birden sanki üzerimize karabulut indi" diye mirildandi. Yasli kadinlar ellerinde tesbihlerini ceke ceke dua okuyup istavroz cikariyorlardi. Simdi boran da baslamisti uzaklardan uzun süren derin bir ses geldi önce kagni arabasinin taslarda dönen tekerlegi gibi uzun bir patirti sonra gökgürlemesi gibi bir gürültü duyuldu. Keklikaya'dan derelere cig düsmüstü son gürültü ile köpekler daha da hircinlasti ve kesiksiz ulumaya balsadilar. Neden sonra derin bir rüzgar bastan asagi köyü yalayip gecti bütün kapilardan icieri girip bütün odalara girdi uyuyan bebekler uyandi gebe kadinlarin karnindaki cocuklar oynadi, odanin ortasinda yanan lambanin titrek alevi tamamen söndü. Simo'nun babasi "Harotas !" deyip yere tükürdü. Rüzgar artik dinmisti, köpekler susmus, kurtlarin ulumasi kesilmisti. Ocakta yanan odunlarin kor alevi odayi aydinlatiyordu .Kimse lambayi yeninden fitillemek icin kalkmadi .Her yeri derin bir sessizlik almisti hatta nefes bile almiyordu kimse, sadece ocakta yanan odunlarin citirtisi ile Altinin'in damla damla yere düsen göz yaslarinin tip-tiplariydi duyulan. Herkes basi öne egilmis öylece bekliyordu sanki kainat da durmustu bu gece, sanki günes yarin dogmaycakti. Derken odanin kapisi agir bir darbeyle acildi, biri tekmeleyip acmis gibi oldu. Odadakiler uykusundan uyanip birden yerinden sicradi. Gelinler, kizlar, cocuklar ani bir ciglik atti. Odanin ortasina tipiyle gelen bir yigin kar ve soguk doldu. Bir kararti odaya girdi herkes donakalmisti kimi yüksek sesle dua okuyor istavroz cikariyor kimi dizleri ustune cokmustu. Kararti ocaga dogru yaklasti sonra ortada durup
-Gözün aydin olsun Simo Dayi, hele bana bir cay ver de ben de oglunun gözaydinligini takayim.

Gelen Aslanidis'di.

.. devamı var

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder