19 Şubat 2013 Salı

Öykü: İskender'in Hayalleri


Bir kücük heyecan olmali insanin icinde, insani insan icine cikarmaya tesvik eden hani dürten cinsten. Telas icinde geciyor ömürler telas icinde telas. Birbiri icine gecmis rus bebekleri gibi telas icinde baska bir telas! Ner kadar muhtacsiniz, ne kadar muhtaciz bir sicak merhabaya; bir yanik türkü duymaya görün, bir dertli bozlak calmasin, hemen iki gözünüz iki cesme. Sizi aciz, zayif yaratiklar! Ne yamali ruhlariniz var! Ne kadar hazin bir istirap icinde benlikleriniz, kendi icinizde kendinizi kaybetmissiniz. Dolapta bekletilmis kuru sogan gibisiniz, bir katinizi soyunca alttan bir kat daha cikiyor, bir kat daha ve bir kat daha en sona yaklasinca pof! Hic bir sey yok cünkü cürümüs. Hayalsiz, hedefsizler, hasat edilmis misir tarlalari sizi. Elinizde bir tek kuru kocanlariniz kalmis. Ben böyle olmayacagim ben güclüyüm daha da güclü olacagim ve yirtacagim. Hele su okul bir bitsin bakalim, alttan kalan derslerimi bir vereyim, bir an önce bir de su askerlik meselesini de halletmeli bir yolunu bulup. Benim kimseye bir borcum yok, eyvallahim da yok canimin istedigini yaparim. Bir de pasaport cikartmali bir an önce ama nasil? Ne diyordu gecen hafta Reha Agabeyim'in dügününde su kayincosu olan komiser, artik pasaport isleri kolaylasacakmis. Acaba Reha Agabeyimden su alyanak tombul komiserin adresini telefonunu istesem bir faydasi dokunur mu ki bana? Babacan bir adama benziyordu ayni Hulusi Kentmen. Gitsem desem komiserim bana bir pasaport lazim okul icin Amerika'da bir staj ayarladim....
Offf Amerika simdi kimbilir nasildir? Amerika esittir New York. Aylardan Nisan serindir, ama gene de kipir kipirdir sehir. Staten Island'a giden feribotta olmak vardi simdi. Sinifta herkes beni bir kac kez Amerika'ya gitimisim saniyor, olsun sansinlar sefil yaratiklar. Hepsi odun kafa, KBP'ler Kücük Burjuva Picleri ! Bütün sokaklarini bilirim New York'un, kaybolmam da, 5inci cadde, Times Square, Harlem, Brooklyn, Long Island, Queens,Central Park, hepsi elimle koymusum gibi orada duruyorlar. Manhattan tarafinda bir is bulurum kendime önce bir hamburgercide calisirim aksamlari da benzincide, gunduz dil kursuna giderim. Evimi Bronx'da tutarim kucuk ama bana göre, tugladan bir apartmanin cati katinda hani su arka tarafinda acikta celikten ic ice gecmis yangin merdivenleri olan, polislerin hirsizlari kestirmeden kistirdigi tip apartmanlardan. Zenci, Porto Riko'lu, Italyan komsularim olur. Karsi dairede oturan Minnesota'li kizla ara sira camasirhane'de karsilasiriz o hep elinde Vanity Fair dergisini okur ben Washington Post'un borsa sayfalarina bakarim. Kizin adi Abigaile olur, sanat tarihi okuyor University of NewYork'da, aslen yahudi, isminin anlami "babasinin nesesi" demekmis. Kivir kivir kizil uzun saclari var, burnundan yanaklarina yayilan cilleri ve inci gibi disleri. Gülümsediginde Woody Allen'in Another Women filmindeki Laura'ya benzer. Her Cuma aksami saat yediden sonra orda oluruz, ben ondan bir bes dakika sonra gelirim camasirhaneye. Konusmayiz ben iceri girince sadece gülümserim ama bilirim ki o da benimle ilgili. Geldigimi anladiginda kafasini okumakta oldugu dergiden kaldirmadan göz ucuyla bana bakar göz göze gelmeyiz ama ben hissederim bana baktigini. Bilirim, nasil olsa bir gün tanisacagiz ve konusacagiz.O yuzden acele etmem. Acele etmezmisisiz. Mayis ayi geldiginde Central Park canlanir, o zamana kadar Wall Street taraflarinda bir bankada ise baslamis olurum, mesai bitiminde7 inci caddeden cikip Colombus Circus'a dogru yürürüm faytonculari gecip parkin girisine seyyar arabasini kurmus Luigi'den bir hotdog alirim. Luigi Italyan, Sicilyadan göc etmis ara sira onunla kizlar ve futbol hakkinda sohbet ederiz. Insanin icini isitan bahar günesinde elimde hotdog ve kolam ile agir agir Central Park'ta turlarim. Melekler Cesmesini gecip, ortadaki suni gölü birbirine baglayan köprülerde resim cekenlere gülümserim ve gercek bir New Yorker olarak bu sehire hayran olduklari icin onlari anladigimi ve hak verdigimi hissettiririm. Harlem tarafindan cikip metroya binerim ve evime gelirim. Sokagima geldigimde karsilikli tuttuklari ipi caprazlama cevirerek ip atlayan zenci kücük kizlar, kapi önününe sandalye koyup oturmus puro icen ve dedikodu yapan sisman Kübali kadinlar, eski model bir amerikan arabasina yaslanmis yoldan gecen kizlara laf atan, islik calan birbirlerine savgililerini anlatarak cene calan Porto Riko'lu gencler olur. Bunlari bir bir gecer bazilari ile kisa sohbetler ederim. Apartmanimin önüne geldigimde yan apartmanin altinda dondurma satan güneyli zenci "hey dostum bugün gene cok havalisin" der.Ben gülümserim ve sol elimi ve basparmagimi dik aci yapip sanki elimde hayali bir silah varmis gibi sakagima götütür ve sonra ona dogrulturum. Apartmana girdigimde merdivenleri cikarken ücüncü katta oturan Meksikali kari koca her zamanki gibi bagris cagris kavga eder ve kadin ayyas kocasini disari atar ve santurlu bir küfürle kapiyi carpar. Adamla göz göze geliriz, adam kafasini saga sola sallayarak bana "ah su kadinlar" der gibi bakar ben gene gülümserim. Evime vardigimda önce dus alir, buzdolabinin kapagini acip kare seklindeki karton posetteki sütümü icer dolabin kapagini ayagimla kapatirim. TV'de biraz beysbol maci izlerim NY Yankees vs LA Angels. New Balance Spor ayakkabilarimi, gri esortman altimi giyip üstüne Nike t-shirtümü cekerim. Biraz kosup camasirhaneye t-shirtümün önü terli olarak girerim. Abigaile her zaman ki gibi orada olur. Kirli camasirlarimi makinaya doldurup para gözüne bir ceyrek dolar koyarim. Sonra Abigaile'in önünden gecerek tabanindaki ayakliga basinca fiskiyesinden su fiskiran sebilden su icerim. Arkam dönük olarak ilan panosunda ev arkadasi arayanlar, eski bisikletini, bilgisayarini satanlarin ilanina bakarken suyumu icmeye devam ederim. O sirada ilk kez olarak Abigaile arkamdan seslenir:
-Is water chill?

..devam ediyor

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder